OPC’s nedir?
1534’te Fransız bir kâşif olan Jacques Cartier, New York’taki St. Lawrence Nehri’ne kış mevsiminde bir sefer düzenledi. Bir süre sonra erzak depolarındaki meyve ve sebzeler tükendi ve grup soğuk kış şartlarında tuzlu et ve bisküvilerle hayatta kalmaya çalıştı. Zamanla mürettebat, iskorbüt hastalığının belirtilerini göstermeye başladı ve durum hakkında hiç kimsenin fikri yoktu. Yaşlı bir Kızılderilinin önerisi ile, çam ağaçlarının kabuğundan ve iğnelerinden çay yapıp içerek hayatta kalmayı başardılar.
Fransa, Bordeaux Üniversitesi’nden Profesör Jacques Masquelier, Cartier tarafından yazılan kitabı okurken, hikayeyle ilgilendi ve çam kabuğunun askorbat benzeri etkilere sahip flavonoidlerin yanı sıra C vitamini de içermesi gerektiğini varsaydı. Böylece, Masquelier’in pycnogenols adını verdiği, çam kabuğundan türetilen OPC’ler üzerinde kapsamlı bir çalışma başlatıldı. OPC’ler, günümüzde Oligomerik ProanthoCyanidins kompleksleri (OPC’s) veya Prosiyanidolik Oligomerler (PCO’s) olarak bilinmektedirler.
2014’te, Profesör Yaşar Demir, OPC’nin saç kökü hücrelerini nasıl etkilediği üzerine çalışmaya başladı. Bu çalışmada, OPC’lerin, hücrelerdeki fazla oksijeni uzaklaştırdığı ve kılcal damarlarda kan dolaşımını düzenlediği, kollagen dokuyu onardığı ve iyileştirdiği ve saç kökü hücrelerini normalleştirerek pasif saç kökü hücrelerinin uyarılmasını sağladığı ve saç oluşumunu desteklediği sonucuna vardı.
2020 yılında, Muğla, Annox Kozmetik Ltd. Şti. Muğla il ve ilçelerindeki çam türlerini incelemeye aldı ve bu alanda özel bir bölgede yetişen endemik bir çam türünden OPC‘s üretimine başladı. OPC’s üzerindeki çalışmaları devam eden firma, kullandığı çam türü ve ürettiği oligomerik proantosiyanidin komplekslerinin patentlerini alarak geliştirmiş olduğu özel şampuan ve saç serumlarını “Dr. Cure” markası adı altında satışa sundu. Prof. Dr. Yaşar Demir, 2020 Temmuz’dan itibaren Dr.cure Organic için Akademik Danışmanlık yapmaktadır.
OPC’s Moleküler Yapısı?
Proantosiyanidinler, meyveler, sebzeler, kabuklu yemişler, tohumlar, çiçekler ve kabukta yaygın olarak bulunan doğal olarak oluşan bitki metabolitleridir. Proantosiyanidinlerin diğer bitki kaynakları şarap, kızılcık ve yabanmersini, huş ağacı, ginkgo ve alıç yapraklarıdır. Prosiyanidinler olarak da bilinen bu maddeler, bitkilerdeki mavi-mor ve kırmızı pigmentlerin ana öncüleridir. Bu bileşikler, belirli bir polifenolik bileşik grubunun (flavonoidler) bir parçasıdır.
Flavonoidler ayrıca alt gruplar halinde kategorize edilir. Proantosiyanidinler, bitki tanenlerinin iki ana kategorisinden biri olan yoğunlaştırılmış tanenler olarak bilinen kategoriye aittir. Tanenler, tükürük proteinlerinin çökelmesine neden olma yeteneklerine dayanarak, büzülmelerinin bir ölçüsü olan karbonhidratlar ve protein ile çözünmeyen kompleksler oluşturabilen yüksek oranda hidroksillenmiş yapılardır. Proantosiyanidinler dahil olmak üzere polifenolikler, şarapta bulunan tanenlerin önemli bir bölümünü oluşturur ve özellikle kırmızı şarapların rengine ve lezzetine büyük katkıda bulunur.
Proantosiyanidinler, monomerik birim flavan-3-ol ((+) kateşin ve (-) epikateşin) içeren yüksek moleküler ağırlıklı polimerlerdir. Oksidatif yoğunlaşma, heterohalka karbon C-4 ile bağlı A ve B halkalarının C-6 veya C-8 karbonları arasında gerçekleşir. C4-C8 bağlantısı ile karakterize edilen prosiyanidinler B1-B4, bazen karşılık gelen C4-C6 bağlantılı izomerler (B5-B8) ile birlikte en yaygın dimerlerdir. 1990 yılında Londra’da düzenlenen “Biyoteknoloji ve Tıpta Serbest Radikaller” başlıklı bir sempozyumda, (-)-epikateşin ve prosiyanidin B2’nin gallik asit ile esterleştirilmesinin serbest radikal süpürme yeteneklerini arttırdığı bildirilmiştir.
C4-C8 bağlantısına sahip dimerik proantosiyanidinlerin, C4-C6 bağlantısından daha fazla serbest radikal süpürme aktivitesine sahip olduğunu ve bu gallat esterlerin sadece üzüm çekirdeği ekstraktı formunda bulunduğunu ortaya koyan bilgiler de verilmiştir. Üzüm çekirdeği ekstresi, (+)-katekin ve (-)-epikateşinin dimerlerinden veya trimerlerinden oluşan OPC’ler içerir.
4-6 Prosiyanidin dimerleri, B1, B2, B3, B4, B5, B6, B7 ve B8 prosiyanidinlerinden oluşur. Procyanidin C1 ve C2’yi içeren altı prosiyanidin trimeri vardır. Ayrıca, en yaygın olarak dimerik prosiyanidinlerin gallat esterleri olan birkaç gallolil prosiyanidin ve bir miktar serbest gallik asit mevcuttur.
Bu flavonollerin tetramerleri veya daha fazlası polimerik proantosiyanidinler olarak bilinecek ve molekülün büzüşmesi buna göre artacaktır. Bu nedenle oligomerik proantosiyanidinler daha az büzücüdür, proteinlere daha az güçlü bağlanır ve vücutta daha çözünür ve hareketlidir.
OPC’s Biyolojik Özellikleri?
Proantosiyanidinlerde dahil olmak üzere flavonoidlerin biyolojik özellikleri kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmiştir. Serbest radikal süpürücü ve antioksidan aktivitelerine ek olarak, proantosiyanidinlerin antibakteriyel, antiviral, antikarsinojenik, antienflamatuar, anti-alerjik ve vazodilatör etkilere sahip oldukları bildirilmiştir. Proantosiyanidinlerin ayrıca lipit peroksidasyonunu, trombosit agregasyonunu, kılcal geçirgenliği ve kırılganlığı önlediği ve fosfolipaz A2, siklooksijenaz ve lipooksijenaz gibi enzim sistemlerini etkilediği gösterilmiştir. Proantosiyanidinlerin serbest radikal temizleme yetenekleri iyi belgelenmiştir ve en çok dikkat çekmektedir.
İn vivo çalışmalar, üzüm çekirdeği proantosiyanidin özütünün, C vitamini, E vitamini süksinat, C vitamini ve E vitamini süksinat ve beta karotenden daha iyi bir serbest radikal temizleyici ve oksidatif doku hasarının inhibitörü olduğunu göstermiştir. Ayrıca, in vitro deneysel sonuçlar, proantosiyanidinlerin, serbest radikaller, elastaz, kollajenaz, hiyalüronidaz ve beta-glukuronidazın önemli bir jeneratörü olan ksantin oksidazın aktivitesini rekabetçi bir şekilde inhibe etme özelliğine sahip olmasının yanı sıra hidroksil radikali için spesifikliğe sahip olduğunu göstermiştir.
OPC’ler ayrıca yüksek glikozaminoglikan içeriği (epidermis, kılcal duvar, gastrointestinal mukoza, vb.) ile karakterize edilen bölgelere tercihli bağlanma göstermiştir. Bu özellik onları vasküler geçirgenliği azaltmak ve kılcal mukavemeti, vasküler fonksiyonu ve periferik dolaşımı arttırmak için yararlı kılar.
Genetik Saç Dökülmesi Nedir?
Adrojenik Alopesi vücutta yoğun olarak salgılanmaya başlayan testesteron ile tetiklenir. Testesteron (Erkeklik hormonu), saç foliküllerinde bulunan bazı enzimlerle etkileşime girerek DHT olarak bildiğimiz Dihidrotestosteron hormonuna dönüşür. Saçların zayıflayıp dökülmesine sebep olan hormon budur.
DHT duyarlılığı fazla olan kişilerde saç kökü hücreleri uyku moduna geçer. Bu durumda saç folikülleri zayıflar, mevcut saçların incelmesine ve uzayamamasına sebep olurken, yeni saçların oluşmasına da gücü yetmez. Uyku fazındaki saç hücrelerinin çevrelerinde damarsal gelişim azalır yani saç kökünü besleyen kılcal damarlardaki kan dolaşımı azalır. Bu kısır döngüden dolayı kellik durumu ortaya çıkar.
Genetik Saç Dökülmesi Nasıl Tedavi Edilir?
Bu şekilde bir dökülme ile karşı karşıyaysanız iki çözüm yolunuz var.
1- Hormon tedavisi ile DHT hormonunu baskılamak.
Hormon tedavisi için uzman doktora görünmenizi tavsiye ederiz.
2- DHT Hormonunun saç köklerine verdiği olumsuzlukları ortadan kaldırmak.
DHT hormonunun saç köküne verdiği olumsuz etkileri azaltacak nitelikte formüle edilmiş doğru şampuanlar ve bitkisel yağlar kullanmak da oldukça faydalı olacaktır.
Dr.cure Kolajen Şampuan ve Serum; OPC’s başta olmak üzere, içinde barındırdığı Kolajen, Ginseng, Coenzim-Q10, Pro-Vitamin B5 ve Vitamin E ile saç kökü hücrelerindeki hasar görmüş kılcal damarları onararak, bu hücrelerin normalleşmesi sağlar. Normalleşen hücrelerde sağlıklı ve pasif duruma geçen kökler, uyku halini terkeder ve saçlarınız sağlığına kavuşur.
Reviews
There are no reviews yet.